Fonetik transkripsiyon, semboller kullanılarak konuşma seslerinin her birinin bir karakterle gösterilmesidir. Fonetik transkripsiyonun en yaygın hali, bir fonetik alfabe kullanılarak yapılan çeşididir, bunun en bilineni Uluslararası Fonetik Alfabe’dir (IPA).
Bütün dillerde kelimelerin telaffuzları zaman içerisinde değişir1. Bununla birlikte, kelimelerin yazılı halleri (ortografileri) telaffuz değişirken çoğunlukla aynı kalır ve telaffuza göre değiştirilmezler. Böyle durumlarda telaffuz, ortografiden farklı bir mahiyete bürünmüş olur. Telaffuz, aynı dilin farklı lehçelerinde de büyük değişiklik gösterebilir. İngilizce ve Tibetçe gibi kimi dillerde standard ortografi (yazı sistemi) düzensizdir ve yazılışa bakarak telaffuzu bilmeyi zorlaştırır. Örneğin, İngilizce "bough" ve "through" sözcüklerinin son dört harfinin ortografisi aynıdır, ancak birincisi /baʊ/ olarak okunurken, ikincisi /θɹuː/ veya /θɹu/ olarak telaffuz edilir. İtalyanca, İspanyolca, Türkçe gibi diğer bazı dillerin ortografisi ve telaffuzu arasında daha tutarlı, fakat yine de kusursuz olmayan, bir uyum görülebilir. Türkçede, örneğin, birçok kelimenin ortografisi ve telaffuzu aynıdır, bununla beraber "nerede" ve "burada" gibi kimi kelimelerin yazıldığı gibi okunmadığı görülebilir. Birincisinin telaffuzu yaygın bir şekilde /nɛɾ'd̪ɛ/ olarak okunur. İkincisi de yaygın olarak /burˈdɑ/ şeklinde telaffuz edilir.
Birçok dilde, fonetik transkripsiyon her bir ses ve sembol arasında birebir ilişki kurularak doğru telaffuzun en iyi şekilde gösterilmesini sağlar. Ortografik transkripsiyonda ise aktarma yapılan dilde, orijinal dildeki telaffuza en yakın olan telaffuz gösterilir. Fonetik transkripsiyon, ortografinin dışına çıkıp bir dilin lehçelerindeki telaffuz farklılıklarını gösterebilmeyi, zaman içinde telaffuzda meydana gelen değişimleri tespit edebilmeyi temin eder. Ancak ortografik transkripsiyon, fonetik transkripsiyonun aksine özel karakterleri değil dilin yazı sistemini kullandığı için pratikte tercih edilen yöntemdir. Örneğin Lena Şamamyan’ın soyadının baş harfini fonetik transkripsiyona göre yazarsak ʃ olarak gösteririz, ortografik transkripsiyona göre yazarsak ş olarak gösteririz.
Fonetik transkripsiyonun temel bir özelliği, bütün dillerde uygulama bulabilmesi ve transkripsiyon hangi dilde gösterilecek olursa olsun sembollerin her dilde aynı seslere karşılık gelmesidir2. Bu durum, fonetik transkripsiyonun ortografik transkripsiyondan temel bir farkıdır.
Fonetik transkripsiyon bir dilin sesbirimlerini yazı dilinde göstermek için veya daha ileri giderek tam fonetik ses gerçekleşmelerini göstermek için kullanılabilir. Bütün transkripsiyon sistemlerinde dar ve geniş transkripsiyon arasında bir fark vardır. Geniş transkripsiyonda sadece, bir ses çıkışının en belirgin fonetik özellikleri gösterilir. Dar transkripsiyonda ise bir ses gerçekleşmesindeki bütün sesbirimcikler gösterilir. Dar ve geniş transkripsiyonlar arasındaki fark sürekli değişim halindeki bir süreçtir. Fakat sesbirimsel ile sesbirimciksel transkripsiyon (hakiki fonetik transkripsiyon) arasında daha oturmuş bir ikili farklılık söz konusudur.3 Sesbirimsel (fonemik) transkripsiyon, bütün sesbirimcikler göz ardı edilerek yapılan bir geniş transkripsiyon çeşididir.
Örnek verilecek olursa, İngilizce "title" kelimesinin (IPA kullanılarak) ya /ˈtaɪtəl/ şeklinde (geniş, sesbirimsel transkripsiyon) ya da [ˈtaɪɾɫ̩] şeklinde (dar, sesbirimciksel transkripsiyon) transkripsiyonu yapılabilir. Eğik çizgi ile gösterilen birinci transkripsiyonda, sözcüğün sonunun /l/ sesbirimi ile bittiği gösterilir. Diğer transkripsiyonda ise köşeli ayraçlar arasında gösterilen /l/ ([ɫ]) karanlık l’dir (artdamaksıllaştırılmıştır). Bu örnekten yola çıkılarak sunulabilecek başka bir örnekte ise, Kuzey Amerika İngilizcesinde /t/ sesbirimi, vurgulu bir ünlüden sonra ve vurgulanmamış bir heceden önce geldiği zaman veya hece durumundaki bir /l/ veya /n/ sesbiriminden önce geldiğinde, bir t-/d- çarpması olarak telaffuz edilir, çıkarılan ses kısa bir /d/ sesbirimine benzer. Bu çıkarılan çarpma sesinin fonetik sembolü [ɾ]’dır. Ayrıca örneğin, "title" [ˈtaɪɾɫ̩] ve "tidal" /'taɪdəl/ sözcüklerinin telaffuzları arasında neredeyse hiç fark yoktur. Yine örneğin, "middle" /ˈmɪdəl/ [ˈmɪɾɫ̩] sözcüğü ve "little" sözcükleri, birçok Kuzey Amerika İngilizce şivelerinde tam bir uyak halindedir.4
Dar transkripsiyonun bir faydası, öğrenme çabası içinde olanlara, en doğru sesletimi sunabilmesidir, böylece dilbilimciler bir dildeki telaffuz varyasyonları hakkında ayrıntılı analiz yapabilirler.5 Kötü tarafı ise, dar transkripsiyonun bir dilin bütün konuşanlarını temsil etmemesi, birçok lehçe ve şive içinden sadece bir tane şiveyi yansıtmasıdır. Örnek gösterilecek olursa, Amerikanların, Kanadalıların ve Avustralyalıların birçoğu little kelimesindeki "t" harflerini bir dokunma ünsüzü [ɾ] olarak telaffuz eder, Güney İngiltere’deki birçok şivede ise aynı sözcükteki "t" harfleri gırtlaksı patlamalı ünsüz [ʔ] olarak veya ikinci "t" harfi yarı-kapalı kalın yuvarlak ünlü [ʊ] olarak telaffuz edilir, bu son haliyle telaffuz [ˈlɪʔʊ] olarak transkript edilebilir (bkz. l ünlüleşmesi).
Dar transkripsiyonun başka bir olumsuz yönü, geniş transkripsiyona nazaran, sesbilim uzmanı olmayanlarca yabancı karşılanacak, çok daha fazla sembol ve fonetik işaret içermesidir. Geniş transkripsiyonun bir avantajı, bir dil içinde çok daha geniş bir topluluğu temsil eden bir telaffuzu göstermesidir. Bu yüzden yabancı dil sözlüklerinde verilen telaffuz rehberinde, geniş transkripsiyon tercih edilir. Bu geniş transkripsiyon, bir tablo ile sözlüğün genellikle baş taraflarında gösterilir ve daha sonra her kelime için telaffuz göstermekten kaçınılır. Dar transkripsiyon, olumsuz yönleri göz önüne alındığında, dilbilim çevrelerince sadece gerekli olduğu yerlerde kullanılmaktadır ve bunun dışında her zaman geniş transkripsiyon yapılmaktadır.
Fonetik transkripsiyon sistemleri, dilbilimsel seslerin, parçalara ayrılabilir birbirinden ayrık birimlerden oluştuğu hipotezinden yola çıkarak hazırlanmaktadır. Tarih boyunca birçok transkripsiyon ya da işaretli anlatma sistemi denendi. Bu sistemler alfabetik olanlar ve alfabetik olmayanlar olmak üzere iki sınıfa ayrılabilir. Alfabetik transkripsiyon sistemleri, her ses için ayrı bir sembol istihdam etmeye çalışır. Alfabetik olmayan (analfabetik) sistemler ise her sesi, bir araya getirilmiş birçok sembolden oluşturulmuş bir sembolle anlatmaya çalışır.6
Uluslararası Fonetik Alfabe (IPA) günümüzde en yaygın kullanılan ve en iyi bilinen fonetik alfabedir. Bu alfabe başlanıgçta, 19. yüzyılda Avrupalı dilbilimciler ve dil öğretmenleri tarafından hazırlandı. İlk hazırlanış amacı dil eğitiminde kullanmak için olan IPA, zamanla bu kullanımının sınırlarından taştı ve artık yaygın bir şekilde dilbilimciler ve sesbilimciler tarafından kullanılır oldu. Birçok yabancı dil sözlüğünde, sözlükteki kelimelerin nasıl telaffuz edileceğini göstermek için IPA kullanılmaktadır. Bununla birlikte, anadili İngilizce olanlar için yayımlanmış olan birçok Amerikan sözlüklerinde, örneğin American Heritage Dictionary of the English Language’de, Random House Dictionary of the English Language’de ve Webster's Third New International Dictionary’de fonetik transkripsiyondan kaçınılmakta ve onun yerine İngilizce alfabeye dayanan yeniden yazım yöntemlerine başvurulmaktadır. Bu yeniden yazım sistemlerinde ünlülerin üzerinde fonetik işaretler ve herhangi bir harfin üzerinde vurgu işaretleri görülebilir.7 Örneğin, "Arkansas" kelimesinin IPA sistemine göre yazılışı /ˈɑːrkənsɔː/ iken, İngilizce’ye dayanan yeniden yazım sistemine göre yazılışı ar-kuhn-saw olmaktadır.
Bir başka alfabetik transkripsiyon geleneği, orijinalde Amerikalı dilbilimciler tarafından Amerika Yerlilerinin ve Avrupalıların dilleri için tasarlanmış bir sistemdir. Slav, Sami, Hindistan, Kafkasya ve Ural dillerinin dilbilimcileri tarafından hâlen yaygın olarak kullanılır. Bu sembol dili Kuzey Amerika Fonetik Alfabesi (NAPA) olarak da bilinir, ancak Amerika dilleri dışındaki diller için de yaygınca kullanımına rastlandığı bilinmelidir. IPA ile NAPA ve varyasyonları arasındaki temel fark, NAPA sisteminde IPA'nın aksine her ses için tasarlanmış özel karakterler bulunmaz. Bunun yerine NAPA'da bir dilde zaten mevcut olan ortografinin parçası olan harflere fonetik işaretler eklenerek her ses için karakter üretme yolu tercih edilir. Bu sonradan üretilen karakterlerin çoğu aslında Doğu Avrupa dillerinin ortografilerinde mevcut olan ve Latin harflerine çeşitli fonetik işaretler eklenerek oluşturulmuş varyasyonlardır veya digraflardır. NAPA türü transkripsiyonlar, Readings in Linguistics kitabında8 ve Kenneth Lee Pike'ın Phonemics9 kitabında görülebilir. Henüz bilgisayar vasıtasıyla fonetik fontların üretilmediği, bilgisayar yardımı ile matbaalarda bilgisayar ile üretilmiş karakterlerin basılamadığı zamanlarda, NAPA sistemi ile hazırlanan fonetik işaretli ortografik karakterler matbaalarda basılabiliyordu, bu yüzden tercih edilen bir sistemdi.
IPA’nın genişletilmiş versiyonları da bulunmaktadır, örneğin Ext-IPA, VoQS ve canIPA.
Uluslararası Fonetik Alfabe (IPA), fonetik transkripsiyonun köşeli parantezler içinde "[ ]" gösterilmesini tavsiye etmektedir. Sadece birbirini dışlayan sesbirimleri gösteren bir transkripsiyon ise eğik çizgi "/ /" ile gösterilmelidir. Eğer birisi hangi parantez türünü kullanacağından emin değilse, köşeli parantez kullanmak daha elverişlidir, çünkü bir kişi eğik çizgiyi tercih ettiğinde, kullandığı fonetik karakterlerin her birisinin, kesin olarak birbirlerinden farklı sesbirimleri gösterdiği imasında bulunmaktadır. Fonetik transkripsiyon tek tip değildir, fonetik karakterlerin gerçekteki sesleri ne kadar yakın sembolize edeceğine göre fonetik transkripsiyon değişiklik gösterebilir. Bir dildeki farklı sesleri en genel çerçevede gösterern transkripsiyona geniş transkripsiyon denilmektedir ve geniş transkripsiyon, fonemik transkripsiyonun kimi zaman tıpkısı olabilir. Gerçek sesletime yakın bir transkripsiyon (bütün çıkarılan sesleri hakiki manada ayrıntılarıyla gösteren bir transkripsiyon) dar transkripsiyon olarak bilinir. Geniş ve dar transkripsiyonlar, birbirini dışlayan türler değil, sürekli devam eden bir evrilme sürecinin iki ucudurlar.
Örneğin, İngilizce’nin bazı şivelerinde pretzel kelimesinin dar transkripsiyonu [ˈpɹ̥ʷɛʔts.ɫ̩] şeklindedir. Bu haliyle transkripsiyon, anadili İngilizce olanlara bile yabancı gelecek bazı karakterler içermektedir. Aynı sözcüğün geniş transkripsiyonu ise [ˈpɹɛts.l] şeklindedir. Bu haliyle transkripsiyon, birbirini dışladığı kesin olan, farklı sesleri gösterir, fakat her bir sesbirimin, dar transkripsiyonun yaptığının aksine, tam gerçekleşme şeklini gösterme ayrıntısına inmez.10
Fonemik transkripsiyon, sadece birbirini dışlayan sesleri gösterdiği için, "geniş" ve "dar" transkripsiyon ayrımı, fonemik transkripsiyonda yapılamaz. Bununla birlikte, kullanılan semboller, hakiki telaffuzun gerçekleşmesine dair daha açıklayıcı ya da daha az açıklayıcı olabilir.11 Dilbilim çevrelerine sıkça sunulan bir örnek, İngilizce rue, rye ve red sözcüklerinin başındaki r ünsüzünün telaffuzunun nasıl gösterileceğine dair yaşanan farklılıktır. Bu r ünsüzü genellikle /r/ olarak transkript edilir, burada, kullanılan bu r sembolü, dil ucu titrek ünsüzünü gösteren IPA sembolü [r] ile aynılık ima eder. Fonemik transkripsiyon çerçevesinde, aynı sesi göstermek için /ɹ/ sembolünü kullanmak son derece mümkündür, halbuki bu sembol, IPA sisteminde dişyuvasıl sürtünmesiz ünsüzü göstermek için kullanılır (ABD ve İngiltere'de bu telaffuz daha yaygındır). Fonemik semboller kullanılırken mümkün olduğunda fonetik işaretleri kullanmaktan kaçınılır, buna "her bir ses için farklı birer sembol" ilkesi denir. Daha da ileri gidilerek, SAMPA'da olduğu gibi sadece bilgisayar klavyesi kullanılarak yazılabilen ASCII karakterleri kullanmaya kadar sınırlanabilir. Örneğin, İngilizce church sözcüğü /tʃɝːtʃ/ şeklinde transkript edilebilir, buna yakın yuvarlama yapılmış bir başka telaffuz gösteriminde, daha soyut bir şekilde /tS@rtS/ olarak transkript edilebilir. Bu ikincisindeki (SAMPA) amaç, transkripsiyonu, IPA'ya nazaran, kolayca yazılır hale getirmektir. Fonemik semboller daima, kullanımlarına ve anlamlarına dair bir açıklama ile birlikte sunulmalıdır.12
Zaman zaman bir transkripsiyonun iki dikey çubuk ("| |") arasında gösterildiğine rastlanabilir. Bu kullanım, sesbilimin dışına çıkarak, biçimbilimsel analiz alanıyla ilgili olmaktadır. Örneğin, İngilizce'de pets ve beds sözcükleri fonetik olarak [pʰɛʔts] ve [b̥ɛd̥z̥] olarak transkript edilebilir (bu ikisi birer dar transkripsiyondur). Fonemik olarak ise, /pets/ ve /bedz/ suretinde telaffuz edilebilir. Bunun sebebi, /s/ and /z/ karakterlerinin İngilizce'de farklı sesbirimler olması ve fonemik incelemede farklı semboller ile gösterilmesidir. Bununla birlikte, anadili İngilizce olan birisi, transkripsiyona bakarak, her iki kelimenin sonundaki sembolün de çoğul eki -s karakterini temsil ettiğini anlayabilir. Bunun gibi biçimbilimsel bir özellik, dikey çubuklar kullanılarak ima edilebilir. Eğer çoğul ekleri -s ise, İngilizce'de olduğu gibi, bu biçimbilimsel olarak |pets| ve |beds| şeklinde gösterilebilir. Eğer çoğul eki -z olsaydı, dikey çubuklar içinde |petz| ve |bedz| şeklinde gösterilmesi mümkündü.
IPA sembolleriyle karışıklık oluşmasını önlemek için, ne zaman ortografinin kullanıldığını, ne zaman fonetik karakterlerin kullanıldığını belli etmek gerekir. Fonetik karakterler ile ortografi (bir dilin yazı sistemi) karışıklığına örnek olarak İngilizce jet kelimesi gösterilebilir. Fonetik karakterler olarak görüldüğünde jet kelimesi yet gibi okunur. Kelimenin fonetik karakterlerden oluşmadığını ve bir dilin ortografisi olduğunu göstermek için o kelime italik olarak jet şeklinde yazılır ya da açılı parantez içinde ⟨jet⟩ şeklinde gösterilir.
İkonik fonetik sembolizasyon sisteminde, fonetik karakterler, ses organlarının ses gerçekleşmesi sırasında aldıkları şekli ve konumu görsel olarak sembolize eder. Alfabetik sembolizasyon sistemlerinde ise böyle bir durum yoktur, ses organlarının aldıkları şekil ile onların yazı dilinde gösterildiği semboller arasında görüntü benzerliği aranmaz. İkonik fonetik sembolizasyon sistemi, alfabetik sembolizasyona nazaran telaffuzun inceliklerini göstermede daha kullanışlı olabilir.13 İkonik fonetik sembolizasyon sisteminin bir örneği, İskoç sesbilimci Alexander Melville Bell tarafından geliştirilen Görülebilir Konuşma sistemidir.14
Alfabetik transkripsiyon sistemlerinden daha tutarlı ve belirli gösterme özelliğine sahip transkripsiyon yöntemleri, alfabetik olmayan sistemlerdir. Alfabetik ve ikonik sistemlerdeki her ses için bir sembol prensibi yerine, alfabetik olmayan sistemlerde, ses yolunda çıkarılan her bir sesi tarif etmek için uzun, alfabetik olmayan semboller dizisi kullanılır.15 Bu tarz sembolizasyon yöntemi, kimyasal formülleri göstermek için kullanılan sembolizasyonlardan örnek alınmıştır. Her ne kadar, sesleri, alfabetik sistemlerden daha belirli gösterme niteliğine sahipse de alfabetik olmayan (analfabetik) transkripsiyon kullanışlı değildir, bu yüzden de yaygınlaşmamıştır.
Geliştirildiği bilinen iki tane alfabetik olmayan transkripsiyon sistemi vardır, birisi Danimarkalı Otto Jespersen tarafından (1889), diğeri Amerikalı Kenneth Pike tarafından (1943) geliştirildi. Pike'ın sistemi, IPA gibi alfabetik sistemlerin geliştiricilerine tutarlı bir alternatif olması bakımından dikkate değerdir. Aşağıdaki örnekte, Pike'ın transkripsiyon sistemine göre yapılmış, sadece bir sesin transkripsiyonu gösterilmektedir (IPA sembolü /n̩/ olan hecesel ötümlü dişyuvasıl genizsil ünsüz):
MaIlDeCVoeIpvnnAPpaatdtltnransnsfSpvavdtlvtnransssfTpgagdtlwvtitvransnsfSrpFSs
Orijinal kaynak: fonetik transkripsiyon. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page